İşte Şubat'ta yazdığım izlediğim !f film festivali filmleri yazısı: (fotoğraf bulup eklemeye üşenip yayınlamamışım sanırım, üşengeçlik ya da yoğunluk fena tabi :) )
Uzun bir aradan sonra festivalle film sevgimi pekiştireyim dedim, ama dürüst olayım sinemalardan uzak kaldığım bir yılda sinemada sabit oturup(bir de festivalde film arası yok) film izleyebilme yeteneğimi baya bir kaybettiğimi farkettim.
Love, Marilyn (2012): Festivaldeki ilk filmim, Marilyn Monroe'nun hayatı üzerine, onun kişisel mektup ve günlüklerine dayandırarak biraz Monroe'nun biraz da günümüz ünlülerinin dillendirdiği bir belgeseldi. Belgeseli izledikten sonra hiç Monroe filmi izlemediğimi en azından bir tane seçip izlemem gerektiğini düşündüm...
The sessions (2012): Çocuk felci geçirip boyundan aşağısı felç olan bir adamın 36 yaşında bekaretinden
kurtulmak istemesiyle pederle görüşüp izin alıp bir seks terapisti tutmasıyla gelişen olayların anlatıldığı komedi filmi. Anadolu yakasında(CKM'de) izlediğim tek film ve bunu festivaldeki favori filmim olarak seçebilirim. Shameless dizisindeki ayyaş, sorumsuz babanın William H. Macy'nin burada pederi oynaması bile başlı başına bir karamizah örneğiydi. Gerçek olaydan filmleştirilmiş.
Bernie (2011): İşi cenaze törenlerini güzelleştirmek olan halkın sevgilisi Bernie'nin dul kalan zengin kadına arkadaşlık etmeye başlamasıyla gelişen olayları komik bir dille anlatıyor. Yönetmen Richard Linklater ve başroldeki Jack Black oldukça başarılı. Kara mizah örneği olan filmin gerçek bir olaydan senaryolaştırıldığını da ekleyeyim ki gerçek hikaye meraklıları da izlesin (buradan anneme göz kırpıyorum.).
Seven Psychopaths (2012): Filmi beğendiğim halde uyanık durmakta zorlandım. Böylece haftaiçi sinemaya gitmemeye karar verdim. Colin Farrell'ın başrolde oynadığı bir absürd komedi örneği..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder