Bugün Dil Tarih Kulübü'nün düzenlediği geleneksel(miş) Mühendishâne Muhabbetlerine katıldım. Genel konu tarihimizin en tartışmalı ama tartışılamayan bir kesiti, Atatürk dönemi...
Benim gitme sebebim ise tamamen, tarih derslerimin ikisini de aldığım ve itüdeki en severek dinlediğim hocalardan biri olan Seda Bayındır Uluskan'ı tekrar dinlemekti, konuya bile bakmadan gittim. Seda hocanın büyülü sesini, dış devletlerin silahsızlanma kararı aldıkları ancak nasıl daha fazla silahım olur diye düşünüp ve bir taraftan silah depoladığı dönemde, ulu önderimiz Mustafa Kemal'in yaptığı kültür çalışmaları ağırlıklı olarak bir saat dinledik, biz fazla konuşmadık bugünlük böyle oldu ama zaten ben de dinlemeye gitmiştim :). Anlatılanların bir çoğunu derste dinlemiştim ama tekrar dinlemek sıkmadı. Geöen 1 saatin sonlarına doğru odadaki herkes hocamızın üstüne basa basa gerçek bir hikaye olduğunu önceden söylediği bir olayda koptu (ne süper dimi hikayeyi unuttum)... Aklıma gelirse tekrar düzenler yazarım artık uyumalıyım, blog vaktim dolmuş benim :p Bir diğer büyüleyici ses tonuna sahip Türkçe hocamız Suna Okur gelse de onu da dinlesem...
edit: Seda hocanın türk insanının klasik müziğe, baleye, operaya bakışıyla ilgili olarak anlattığı öyküyü hatırladım...
1930'lu yıllarda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın anadoluya tanıtılması amacıyla çıktığı turnenin Sivas durağında bir konser verilir. Sonraki gün orkestradakiler gazeteciler eşliğinde esnafı dolaşırken orkestradakilerden biri en önde izlediği ve konser boyunca bakıştıkları için tanıdığı bir vatandaşa: Konseri nasıl buldunuz? diye sorar bunun üzerine adamcağız, sağına soluna ürkekçe bir göz attıktan sonra sessizce: 'Valla beyefendi, Sivas, Sivas olalı, Timurdan beri böyle zulüm görmedi!' diye cevap verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder