31 Aralık 2009 Perşembe
27 Aralık 2009 Pazar
Otizm
500 Days of Summer
****Buradan sonrası filmle ilgili bilgi içerir****“Bu, genç adamın genç kızla tanışma hikâyesidir. Esas oğlan; Margate, New Jersey'li Tom Hansen. Doğru insanı bulacağı güne kadar asla gerçek mutluluğa ulaşamayacağına inanarak büyüdü. Bu düşüncesi, küçüklük çağlarında dinlediği hüzünlü İngiliz pop şarkılarından ve The Graduate filmini tamamen yanlış yorumlamasından kaynaklanıyordu.
Esas kız; Shinnecock, Michigan'lı Summer Finn. Aynı fikirde değildi. Ailesinin evliliği parçalandıktan sonra sadece iki şeyi sever olmuştu. İlki uzun siyah saçlarıydı. İkincisi ise, onları kılı bile kıpırdamadan kesmesi ve hiçbir şey hissetmemesiydi.
Tom, Summer'la 8 Ocak'ta tanıştı. Neredeyse daha o anda, aradığı kişinin o olduğunu anlamıştı. Bu, genç adamın genç kızla tanışma hikâyesidir. Ama şunu bilmelisiniz ki bu bir aşk hikâyesi değil.”
Film böyle bir açıklamayla başlıyor, yani olacakları az çok tahmin edebiliyoruz izleyemeye başlamadan... Kız birinin kız arkadaşı olmak istemiyor, esas oğlanla sadece arkadaş olmayı bıraktıkları halde ilişkilerini arkadaş olarak tanımlıyor, bunu da
"İstemiyorum da ondan.Bir kadının özgür ve bağımsız olmak istemesine inanmıyor musun? Birinin kız arkadaşı olma fikri beni huzursuz ediyor. Aslında birinin bir şeyi olma fikri genel olarak huzursuz ediyor. Ben kendi başıma olmayı seviyorum. İlişkiler çok karışık ve insanların duyguları incinebiliyor. Genciz. Dünyadaki en güzel şehirlerden birinde yaşıyoruz. Daha zamanımız varken eğlenebildiğimiz kadar eğlenelim ve ciddi meseleleri de sonraya saklayalım derim."
sözleriyle açıklıyor. Aslında böyle düşünme sebebi ailesinin yeni boşanmış olması. Ancak, sonunda ne oluyor bizim oğlandan ayrıldıktan sonra birden evleniyor. Bir nevi bizim oğlanı anne-babasının ayrılmasının getirdiği psikolojik travmayı atlatmak için kullanmış oluyor. Evet, ben böyle düşünüyorum; ama buna rağmen izlerken iki karaktere de asla sinir olmuyorsun her şey normal ve olması gerektiği gibi oluyor çünkü. Zaten kız da ilişkilerinin yürümeme sebebini "Hep olan şey. Hayat işte." diye açıklıyor.
"Yılın birçok günü aleladedir.Başlar ve biter. Hakkında hiçbir şey hatırlanmaz. Birçok günün, hayatın akışına bir etkisi yoktur."
Bazılarının da çoktur hayat işte; kız evleniyor ve çocuk eski işinin saçmalık olduğuna karar verip mesleği olan mimarlık için iş görüşmesine gidiyor vee orda Autumn ile tanışıyor.
Şimdi gelsin 500 Days of Autumn...
****Buradan öncesi filmle ilgili bilgi içerir****
Bir de Tom'un en fazla bu resimdeki kız kardeşinin sadece 20 saniyen var anlat çözeyim derdini havası da çok hoştu :)
25 Aralık 2009 Cuma
District 9
**spoiler olarak da
Ben seni 3 yıl sonra gelip düzelteceğim diyor uzaylı baba, uzaylıya dönüşmeye başlayan insana (Wikus Van De Merwe), tam süre veriyor 3 yıl, ne eksik ne fazla uzaylı işte diyorsun kesin ve net :p
Yerli kabile reisinin uzaylı kolu yiyerek öyle bir kolu olacağını düşünmesi de ilginçti tabi
Bir de Wikus'un içine girdiği makinenin ortamı tarayıp ve gelen kurşunları toplayıp komple herkesi temizleme özelliği de baya hoşuma gitti, epeydir bilgisayarda böyle oyunlar oynamıyorum, bu özellikte asker varsa sırf ondan yapıp herkesi temizleyebilirsin :)
13 Aralık 2009 Pazar
The Burning Plain
Yönetmeni sayesinde(21 Grams, Amores Peros, Babel) izlenen filmlerden biri, hikaye normal anlatılsa sıkıcı bir film olacakken, bölünüp bir ileri bir geri anlatımı sayesinde merak uyandırıyor ve beğendiriyor. Filmi izlemeye başlamada iki güzel kadın oyuncunun olmasının da faydası var tabi:) Charlize Theron ile Kim Basinger...
12 Aralık 2009 Cumartesi
Julie & Julia
5 Aralık 2009 Cumartesi
Güzelleşsin derken
Sitenin görünümünden pek memnun değildim, uğraşmaya uğraşmış ama pek istediğimi yapamamıştım... tek yapabildiğim en üste fotoğraf ekleyebilmek olmuştu, o fotoğraf da yağmurlu bir karadeniz günündeki bulutlar aslında pek belli olmasa da :) Sonra internette gezinirken bu gülleri buldum biraz kesip biçtim dedim ne güzeller bunları siteme koyayım, uğraştım biraz koydum da ama güzel olmadılar... Dedim madem değişiklik yapasım var kısıtlı hazır şablonlardan koyayım birini gene dedim ve şimdilik böyle güller sadece burda da olsa bir şekilde sitedeler... :)
30 Kasım 2009 Pazartesi
Abre los ojos
29 Kasım 2009 Pazar
A Beautiful Mind
"Dersler ancak kafa bulandırır. Gerçek yaratıcılık ihtimalini yok eder."
John Nash'in hoca olarak girdiği bir derste ise "Şahsen, bu dersin sizin için zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Daha kötüsü benim için de öyle." demesi ve peşine sınıfın sıcak olma probleminin çözülmesiyle durumu her problemin birden fazla çözümü vardıra bağlaması....
Filmde ''Rekabet durumunda, kişisel hırslar ortak çıkarlara hizmet eder.'' şeklinde olan Adam Smith teorisinin yanlışlığını kendine kız arkadaş bulma çabası sayesinde kanıtlayarak tezini tamamlıyor, yani bilimi de faydasına kullandığını gösteriyor.
Anlamadığım evlenirlerken neden arabanın arkasına "alfa.beta+beta.alfa-->love" yazdılar?
"Onlar benim geçmişim,insan geçmişinden kaçamaz,hep onunla birlikte yaşar"
Yıllar önce izlediğim halde hala bebeğin küvette boğulması sahnesini hatırlamam (çoğu olayı unutmuşum)
Bir de filmde gazete ve dergilerdeki haberleri toplayıp oradan kendince şifreler çözmesi, Poe Gölgesi romanında ölümü çözmek için gazetelerdeki ilanları incelemelerini getirdi aklıma....
Aklıma takıldı neden matematik kullanırken hep aynı semboleri ( ksi, mü,epsilon, teta,fi....) kullanıyoruz?
Olayların nasıl gideceğini az çok hatırlayarak bir filmi izlemek güzel oluyormuş,bir de izleyen diğerleri bilmiyorsa :)
28 Kasım 2009 Cumartesi
Coraline
Confessions of a Shopaholic
19 Kasım 2009 Perşembe
86/86 Cumhuriyet Sergisi
Sergide 65 yaşın üzerinde olduğunu tahmin ettiğim bir amcayla biraz sohbet ettik, bana yanında taşıdığı fotokobi kağıtlardan 2 tane verdi üzerinde çeşitli sözlerin yazdığı... Bir tanesi Yavuz Sultan Selim'in "Biz gönülleri toplu bulundurmak için perişan oluyoruz" sözüydü, sonra bakar eklerim belki gene :)
9 Kasım 2009 Pazartesi
İlk yolculardan olmak...
8 Kasım 2009 Pazar
The Black Balloon
Ekşideki yorum kısa ve öz olmuş
"yer yer charlie'nin ve ailesinin içinde bulunduğu zor durumda ciddi anlamda kendinizi kötü hissettiğimiz ama çoğunlukla keyifli, dramla komediyi iyi harmanlamış, duygu sömürüsüne pek meyil etmemiş eli yüzü düzgün bir film"
Bundan önce Palermo Shooting adlı filmi izleyecektik teknik sorundan dolayı kaldı, izlediğim kadarıyla ilginç görünüyordu...
7 Kasım 2009 Cumartesi
The Proposal
6 Kasım 2009 Cuma
Public Enemies
5 Kasım 2009 Perşembe
Çeşitli
Baktım ki bloga yazı yazasım gelmiyor hiç, aklıma geleni facebook'ta iletilere ya da notlar bölümüne yazıyorum ya da bazen internetsizsem kağıda....
Şimdi bari fb ve ff 'den daha kalıcı olsun diye buraya toparlayayım ordakileri dedim...
23 Ekim'de Yılmaz Özdil'in yazısıyla Mümtaz'er Türköne 21 Ekim Akşam gazetesindeki röportajda "'Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Yani Apo'ya paşa rütbesi verilebilir. Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum'" dediğini öğrenmişim..!
24 Ekim günü 25 ve 26 Ekim'de doğan arkadaşlarımızın doğum günlerini kutlamışız, 25 Ekim'de "Mobile and Personal Communication Systems" dersinin projesi için öneri yazısı hazırlamışız... 27 Ekim kardeşimin doğumgünü için sabah uzaktan mesajla akşam da konuşarak kutlamışım, ne çok doğan var bu aralar :)
Sonra havaların 28-29 dereceye ulaştığı haftasonundan sonra havaların soğumasıyla beraber domuz gribi vakaları artmaya başladı, hatta hangi gündü hatırlamıyorum gazetenin çoğu domuz gribiyle dolu olup yeter artık dedirtti. Sonra bir yazı gördüm C vitamini ve sık sık el yıkamayla 5 yıldır grip olmuyorum diye, ne güzel dedim, yazının tamamı burda...
29 Ekim Cumhuriyetimizin kuruluş kutlamaları tüm Türkiye'de... Belki en yoğununun yaşandığı İstanbul'dayım, ama biraz da grip korkusundan olsa gerek evde camdan bando seslerini dinlemekle ve televizyondan izlemekle sınırlı kalıyor. Böyle olunca da bu sene o coşkuya pek kapılamıyorum, seneye fener alayına katılmak, bir ağızdan marşlar söylemek ve boğazdaki havai fişek gösterilerini izlemek üzere diyorum...
30 Ekim'de bu sene 20.si düzenlenen Efes Pilsen Blues Festival'e gidiyorum ilk kez, sırasıyla Ray Schinnery, Terry Evans and Band, Shemekia Copeland çıkıyor. Tek ilginç gelen insanların başta umursamaması ve konsere yemek yemeye gelmiş gibi dışardaki standlarda durup sandviçlerden yemeleriyle konsere geç teşrif etmeleriydi. Festivalse güzeldi ama inanılmaz, gene gitmeliyim, keşke bitmese duygularını getirmedi bana. Nedense çok umutlu gittiğim konserler genelde böyle oluyor, yanılmıyorsam üç yıl önce gittiğim Goran Bregoviç konseri de aynı hisleri vermişti... 31 Ekim'de de asıl günü 2 Kasım olan doğum gününü kutlamak üzere solistli, dansözlü bir fasıla gittik, baya eğlendik iyi ki doğum günlerini kutluyoruz dedirtti bu peşpeşe doğum günleri :).. Ayrıca 31 Ekim'in cadılar bayramı olması sebebiyle, o günden sonra değişik ülkelerden cadılar bayramı fotoğrafları (geçen seneki kadar yoğun olmasa da) albüm albüm paylaşıldı fb'ta...
Back to reality....
Şu günlerde en popüler konulardan biri de GDO yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar... Bu konuda yazılan Melih Aşık, Yılmaz Özdil yazıları... Gerçi bugünkü gazetelerde tarım bakanının açıklamaları çıkan yasanın halkı korumak için olduğu yönündeydi, göreceğiz...
Sanıyorum ki Türk milletine yılbaşı hediyesi olarak doğalgaza %70 zam yapılması düşünülmüş, o kadar olmasa da yeni zamları göreceğimizi hissedebiliyoruz kış gelirken...
Dün beğendiğim bazı yazılar da şöyle
Güneri Cıvaoğlu'ndan... Domuz gribine karşı “3 emir”
1- Catch it (Virüsü yakala) Hapşırırken ya da burun temizlerken, kâğıt peçete dar açılı kullanılacak ve hemen kapatılacak. Böylece virüs yakalanmış oluyor.
2-Beat it (Kâğıdı buruşturuyorsunuz ve virüsü yeniyorsunuz.)
3- Kill it (Çöp kutusuna atarak onu öldür.) Havlu değil, kâğıt mendil kullanmak çok önemli.
El yıkadıktan sonra da öyle.
Günü Burak Kut ile Britney Spears'ın geri dönüşünü simgeleyen klip'le bitirdik dün ben de yazıyı bitireyim öyle...
28 Ekim 2009 Çarşamba
He is just not that into you
19 Ekim 2009 Pazartesi
Son zamanlar
bum bum bum daldan hop dala uçtum sonunda bir dala kondum nedir bu daldaki durum ooo ooo...okayi yomaşita kombambaa kombambaa.... aklımdaysa ucuz bilet buldukça atlayıp uçağa nereye gidiyorsa oraya gitmek 1-2 günlüğüne de olsa...
18 Ekim 2009 Pazar
Sonunda sıra "Man On Wire"a gelir
11 Ekim 2009 Pazar
La comunidad
21 Eylül 2009 Pazartesi
Ramazan bitti bayram ettik
13 Eylül 2009 Pazar
Yazılamamışlar
12 Eylül 2009 Cumartesi
Tiramisu
- 1/2 lt süt
- 2 çay bardağı şeker
- 2 çorba kaşığı un
- 1 kutu labne peyniri
- 1 bardak (250ml ve üstü) sıcak su
- 1 çorba kaşığı süt
- 1 çorba kaşığı toz şeker
- 1,5 çorba kaşığı nescafe tozu
Not: yukarıdaki fotoğrafı tıklayıp büyütürseniz kekin en ince ayrıntısına kadar görebilirsiniz ;)
9 Eylül 2009 Çarşamba
Elling (2001)
Tatt av kvinnen'in yarım saatini izlerken sevdiğim norveçceyi burada da çok sevimli buldum.
Şimdi sırada devam filmi olan "elsk meg i morgen" var...
8 Eylül 2009 Salı
Bound by Honor
5 Eylül 2009 Cumartesi
Doctor Zhivago
Julie Christie güzelliğiyle kendine hayran bırakırken, doktor rolündeki Ömer Şerif'in de resmen temiz yürekliliğinden gözleri parlıyordu. Bir oyuncunun gözlerinin parladığını filmden görebilmek ilginç geldi ama öyleydi :D Şimdi dört gözle Julie Christie'li New York, I Love You filmini izlemeyi bekliyorum :)