3 Ekim 2012 Çarşamba

Midnight in Paris (2011)


Woody Allen'ın geçen yıl çektiği, Paris'te geçen film, -Paris'e gitmedim ama :)- gitmiş izlenimi verecek görüntülerle başlıyor. Paris'te nişanlısıyla seyahatte olan bir yazarın(Gil), orda romanını oluşturmasını ve oluştururken ilişkisini sorgulamasını izliyoruz. Filmin ilginç kısmı ise yazarın romanı oluşturma şekli...

Woody Allen tarzında ince esprilerle dolu filmde, her gece bindiği araçla 20'li yıllara giden Gil, o zamanın efsanevi sanatçılarıyla tanışma fırsatı buluyor. Biraz da fantastik giden filmde,  Gil önce Benjamin Button'un tuhaf hikayesini de yazan Fitzgerald ve eşiyle tanışıyor. Sonra ise o zamanlar henüz ilk kitabını yazmış Hemingway, filmde önemli bir eleştirmen olarak gösterilen, gerçek hayatta Picasso'nun çizdiği meşhur bir portresi de olan kadın yazar Gertrude Stein, ressamlar: Picasso, Dali, Lautrec, Henri Matisse, Paris'e moda okumaya gelmiş güzel Adriana, besteci Cole Porter, şarkıcı/dansçı Josephine Baker ile tanışıyor.

Bir sahnede Gil, Hemingway'den nasıl iyi kitap yazabileceği hakkında tavsiye alıyor:
"Ernest Hemingway: You'll never write well if you fear dying. Do you? 
Gil: Yeah, I do. I'd say probably, might be my greatest fear actually. 
Ernest Hemingway: It's something all men before you have done, all men will do. 
Gil: I know, I know. 
Ernest Hemingway: Have you ever made love to a truly great woman? 
Gil: Actually, my fiancé is pretty sexy. 
Ernest Hemingway: And when you make love to her, you feel true, and beautiful passion. And you for at least that moment, lose your fear of death. 
Gil: No, that doesn't happen."


Özetle eğlenceli, belki biraz dikkat gerektiren, keyifli bir film.