30 Kasım 2008 Pazar

Son Sınıfta Olmak

Lisede son sınıftayken çoğumuzda tek dert vardı, ÖSS'de başarılı olabilecek miyim? Bu tek dert için de dersaneye gidip, test çözüp, deneme sınavlarına girmek yeterliydi. Yani hedef için yapılması gerekenler çok yönlü bir araştırma gerektirmiyordu. Sadece sınavdan çıkıp üzerimizdeki stres atıldıktan sonra bölüm, şehir, üniversite araştırmasına girilerek gidilmek istenen yer ya da yerlere karar verip bunları bir sıraya koymak yeterliydi...

Ya üniversitede lisans ya da yüksek lisans son sınıfta olanlar?!? Zaten çoğu lisans mezunu kararsızlıktan ve zaman kaybı olmasın diye hemen en kolay kabul alabileceği -itüde bizim bölümlerde olanlar direk kendi alanımızda ve okulumuzda- bir yüksek lisansa kaydoluyor. Önceden araştırmış ve kafasında bir fikri olanlar da var, nasıl böyle olunur bir fikrim yok ama tahminimce bu kişiler lise sonda da üniversite ve meslek tercihi yaparken bir fikri olanlardan oluşuyor. Hedef olarak en azından avrupa-amerika diye bölge belirleyip bunlar için gerekli sınavlara en geç eylül-ekim gibi kendilerini hazır hale getiriyorlar.

Ya benim gibi hedefi belirsizlikte olanlar? Ben ilköğretim son sınıfta gideceğim lise için hazırlanırken, hiç bir fikrim yoktu ki hatırlıyorum daha 7. sınıftayken insanlar kendilerine bazı yüksek puanlı fen liselerini hedef koymuş ve o zamandan çalışmaya ve hayal kurmaya başlamışlardı. Bense 8. sınıf başında tercih formlarını doldurulurken Samsun'daki liseleri puan sırasına göre yazıp gönderdim, aylar sonra sınava girdim ve ilk sıradaki Samsun Fen Lisesi'ni kazanıp okula başladım.
İyi mi oldu kötü mü bilmiyorum, ama en azından kalabalık olmayan bir okulda okumak belki de çevremin olmadığı bir şehirde derslerimde başarılı olmamı sağladı.

Sonra kazandık itü'yü... Ve geldik son sınıfa... Okulda bir şey öğrenmedim bari dedim adam gibi bir bitirme projem olsun. Ben bu doğrultuda en doğru hocayı seçtiğime inanıyorum. Dönem başlarken dört kişi birlikte yayın olacak derecede bir proje çıkarıp, hatta mayıs ayı gibi sunmak hedefi ile başladık. Fakat yaklaşık bir aydır 4lü olarak bir araya bir ya da iki kez ya geldik ya gelmedik, ben her seferinde gittim, bazen tek başıma da gittim. Ama tek başına bir şey olmuyor ya da ben alışık değilim bilmiyorum, hata nerede. Ya ben buna alışıcam ya insanlar vakit ayırmaya başlayacak ya da bitirme de okul gibi boş olacak ve ben başka alana kayacağım....

derim ve iç sıkıntımı buraya dökerim... kimseye bağırıp çağırmadan

işte son sınıf duyguları böyle şeyler bende

29 Kasım 2008 Cumartesi

Mynet Astroloji Danışmanı'na göre...

bunları demiş ben ve diğer boğalar için...

Sevgili Boğalar kişisel yaşamınızdaki dönüşüm ve yenilenme gücünün temsilcisi Pluto gezegeni 26 Ocak 2008 yılında Oğlak burcundaki sürecine başlamış ve 14 Haziran 2008 de geri hareket yaparak Yay burcuna geri dönmüştü. 27 Kasım 2008 günü ise 2024 yılına kadar seyrini sürdüreceği Oğlak burcunda düz hareketine başlamış bulunuyor. Bu güçlü dönüşüm enerjisi altında siz Boğalar, yaşamınızı yeni bir bakış açısı altında değerlendirmeye başlayabilirsiniz. Astrolojik yapısı gereği son derece yavaş ilerlediği için kimi aylarda ve yıllarda etkinliği daha fazla olmaktadır. Bu süreçte siz Boğalar öncelikle inancınız, hayat görüşünüz ve yaşadığınız bazı deneyimler sayesinde yenilenecek ve kendi kimliğinizi yeniden oluşturmayı öğreneceksiniz. Bu öğrenme esnasında Plutonun doğası gereği içsel baskı gayet etkili olduğundan ister istemez belirli bir ideal oluşturmalı ve hedef belirlemelisiniz.

Kimileriniz bu süreçte dini inancınız ve yaşam felsefenizi yeniden oluşturarak, hayata daha farklı gözlerle bakmaya başlayabilirsiniz. Yalnız dikkat etmeniz gereken konu, ilerlediğiniz yolun en doğru yol olduğunu iddia ederek bir takım yanlış yollara girerek yaptıklarınızı savunmamak olmalıdır. Pluto gezegeninin verdiği enerji ve kuvvet doğru yönde, faydalı bir şekilde kullanılmayıp dogmatik ve fanatik görüşlülüğe dönüşürse bilin ki en çok zararı kendinize verebilirsiniz. Hayat şimdi size yenilenmeniz adına enerji sunarken bir yandan da içsel baskılar uygulayarak kendi kendinizle olan barışıklığınızı, iradenizi sınamakta olacaktır. Kendinize öyle bir hedef bulmalısınız ki ve bu hedefi gerçekleştireceğinize dair öyle bir inanç geliştirmelisiniz ki, yolunuza çıkabilecek yanlış insanlar, zorlu olaylar ve kadersel durumlar sizi yine de etkilemesin.

Öncelikle kendinizi gözden geçirerek, ne durumdasın, ne yöne gitmektesiniz, amacınız nedir ve neler yapmak istiyorsunuz? Sorularına cevap bulmalısınız. Yaşamın içindeki maddi ve manevi tüm zorluklara karşın, azimle yol almalısınız. Bunun için size gerekli olan en önemli destek, içinizdeki ruhsal gücünüz ve inancınızdır. Ne övgüler sizi şımartmalı, ne de yargılamalar sizi yıldırmalı. Başkaları bir çok şekilde karşınıza çıkarak sizi yolunuzdan çevirmeye kalksa da, eğer amacınız belli ve sizin için en doğrusu ise bilin ki, bilinmeyen birçok güç size destek olacaktır. Eğer siz farklı fikirlere aldırmadan bütünlüğünüzü bozmadan yolunuzda ilerlemeye kararlı iseniz, biliniz ki bu süreç sonunda şu anki konumunuzdan çok daha yüksek yerlerde olacaksınız.

24 Kasım 2008 Pazartesi

Diş Sorunum

Hayat boyu dikkat etmeme rağmen, Giresun'da 8 yaşımda (1995 kasım ayı civarı) yaşadığım kaza ve sonrasındaki ilk tedavi nedeniyle zaman zaman hayatımı kabusa çeviren diş sorunumdan bahsedeyim dedim.

Öncelikle sevgili okur aklına gelen tüm küfürleri edebileceğin "Sevgi D****" adlı komşumuz dişçinin adını internet ortamına vereyim, sonra da olayı anlatayım. Giresun Kale Mahallesi'ne yeni taşınmışız, buradan Cumhuriyet İlköğretim Okulu'na yürüye yürüye ve genelde aynı okulda okuyan arkadaşlarımla gitmeye başlayalı sadece birkaç hafta olmuş. Gene bir sabah önde gördüğüm arkadaşlarıma yetişmek üzere adımlarımı hızlandırıyorum ve nasıl oluyor bilmiyorum (kaderde varmış da diyebilir kaderci kimseler) dümdüz yolda yere düşüyorum ve kesici ön iki dişim kırılıyor. Ben ise ufacık 8 yaşında çocuk ağlaya ağlaya gerisin geri eve dönüyorum. (Şimdi hatırlıyorum da önümdeki arkadaşlarım ilgilenmek istediler ama ben kendim hallederim diyerek eve döndüm.)

Eve döndüğümde annem, doğal olarak Uçar Apartmanı 3. katta oturan "sevgili" sevgi komşumuz "aklına gelen tüm küfürleri et" sevgi dişçisine yani, diş hekimi Sevgi D****'e götürüyor. Kadın ise bu dişe hiçbir şey yapılamaz tek çözüm kanal tedavisi yoksa mahvoluruz biteriz gideriz gibi cümlelerle beni dişçi koltuğuna yatırıyor ve dişlerimin sinirlerini alarak onları öldürüyor, üstüne dandik bir kaplama yapıyor. Kaplama çirkin göründüğü gibi en ufak şeyde düşüyor, hatta bir keresinde denizde yüzerken düşmüştü.

Sonradan sanırım 1997 Ocak civarı da bir sömestr tatilinde annemlerin çocukluk arkadaşı ve Diş Hekimi Mehpare abla dişime çok güzel bir kaplama yapıyor ve ben bu kaplamayla 2004 ekimine kadar sorunsuz bir şekilde geliyorum. bu da benim diş sorunu yaşamadığım 7 güzel sene....

sonrası başka zamana

16 Kasım 2008 Pazar

Güneşli bir Pazar sabahı :)

Bugün ALES sınavı için erkenden kalkılır, eve 15 dk yürüme mesafesindeki Rezan Has Lisesi'ne dayı ile gidilerek beklenmeye başlanır. Kapıda püfür püfür sigara içenler, yaşı hiç de üniversite son sınıf gibi durmayan teyze-amcalar vardır. Bir de dayı yorumuyla kilo ortalaması 75 bulunmuştur :D

3 saat oturularak tüm sorular cevaplanır, ama dün gün boyunca masa başında oturmaktan boyunda ve sırtta olan, sabah ise sadece sırta indirilebilmiş ağrı yeniden nüksetmiştir. Buna rağmen biten sınav ve ışıldayan güneş sayesinde bir mutluluk kaplar içimi...

Sonra diğer telekomcularla buluşmak üzere Üsküdar'a gidilir, sonra 13telekomcu+3=16 kişi Beylerbeyi Sarayı gezilir. Sonra Kanlıca uzak saat 16:30 oldu hava kararıyor gitmeyelim diyen Hakan'a rağmen otobüse binilir, ama manyak otobüs şöforü sayesinde Kanlıca'ya geldiğimizde saat gene 16:30 dur. Kanlıca'da yoğurtlar yenir.

Bu arada ben ilk kez Kanlıca'da yoğurt yemeye gittim, burada yoğurt pudra şekeri ile yeniliyormuş, bayıldım ve 350gr + ayşegülün kaymağını pudara şekeri dökerek bir güzel yedim :)

Kanlıca'dan sonra ne yapılacak fln denilirken sayı zaten 13e düşmüştür, Özge'nin ileri sürdüğü lunapark fikri pek talep görmeyince karşıya dönecek büyük çoğunluk Mecidiyeköy otobüsünü beklerken, önceden kafaya koyduğumuz profiterolü yemek için gelen otobüse Fjolla, Tuğra, Ayşegül ve ben atlarız, bu arada duraktaki mecidiköycülerde bir şaşkınlık ifadesi bırakırız, sanırım bu fikirden hepsi haberdar değildi....

Bindiğimiz otobüs Çengelköy'de trafik nedeniyle gitmeyi bırakınca inelim talebim kabul edilir ve ineriz. Fiko'nun kahvesi de neresiymiş bir bakarız, sonra size güzellik yaparım diyen tavukçuya giderken börekçiye tav olup böreklerimizi yiyip çayımızı içeriz.

Börek ziyafetinden sonra tekrar gelen otobüse atlayıp akan trafiğin etkisiyle Beylerbeyi'ne geldiğimizi anlar anlamaz inip ufak bir soruşturmayla bulduğumuz "Beylerbeyi Profiterol"de torpilli tatlımızı yeriz. Artık pek hareket edecek halim kalmamasından köprüye nasıl çıkarım planlarımı bir anda kafamdan savuşturup diğerleriyle Üsküdar'a gitmeye karar vererek, oradan bulduğumuz Bostancı otobüsü ve bir minibüsle Küçükyalı'ya eve ulaşırım ve bugünün de burada bittiğini buradan dünyaya duyururum :p

15 Kasım 2008 Cumartesi

Güneşli bir Cumartesi günü

Sabah uyandım güneşli güzel bir gün... Çıkayım sahilde bir yürüyüş yapayım hatta belki koşan amcalardan gaza gelir koşarım bile diye düşünerek umutla uyandım, ama bunu düşündüğüm o anda sıçrayıp dökülen duvarlara tezgaha ocağa yayılan (aklıma Dexter'ın ilk bölümlerinde yaptıkları kan sıçraması denemeleri geldi birden) keçiboynuzu pekmezi nedeniyle sanırım şu anda gitmemem daha iyi düşünerek evde kaldım.

Yarın sabah olacak ALES sınavı için biraz soru bakayım dedim, başlayana kadar geçen bir saat sonra bitene kadar bir de çay içelim denince saat oldu 5 buçuk. Bugün bir de gidip sınav yerimi göreyim diyordum ona da üşendim.

Bir güzel cumartesi daha böylece boşuna geçmiş oldu...

Hayat akıp gidiyor, hiçbir şey yapmadan anlamadan

9 Kasım 2008 Pazar

Türkçe'yi Katletmek

Türkçe'yi katletmek acaba benim 5 yaş altımda mı var sadece diye düşündüm bir an, sonra hatırladım ki ben de üniversiteye başladığımda onlar gibi kısaltmalar kullanarak yazıyordum sonra farkettim ki online ortamda kötü yazdıkça normal hayatta da kötü yazılar yazmaya başlıyorsun, mesela en basitinden türkçe dersinde kompozisyon yazmaya çalışırken hep kısaltmalar geliyor insanın kalemine...

Bu nedenle bir uyarı yapayım kardişim ve geniş çevresine, türkçemizi katletmeyelim güzel konuşup güzel yazmaya çaba gösterelim :)

okunan haberden sonra

Böyle haberleri okurken şu yeni heroesları izlesem de hayali dünya kurtarma çabalarını izlesem diye kafamda kuruyorum

ve farkettim ki okulda haftalar ilerdikçe okumaya yazmaya gezmeye yürümeye koşmaya yüzmeye her şeye üşeniyorum. Oysa ki itüdeki ilk yıllarımda her şeye vakit bulabiliyordum, ya da fazla yapmak istediğim şey yoktu bilmiyorum - ikilem mi bunun adı?...

Baba Vanga'nın Kehanetleri

Vanga nine, 1989’da Rus televizyonuna “İki çelik kuş kulelere çarpacak gökyüzü aydınlanacak, (11 Eylül saldırıları) Kursk (2000 yılında 118 Rus askerine mezar olan denizaltının adı) su altında kalacak bütün dünya arkasından ağlayacak, demiş. Kahin 1994 yılında da ” Vladimir’in zaferi dünyada herşeyi eritecek. (Gürcistan savaşı). İklimler değişecek (küresel ısınma) ve Rusya ayakta kalarak dünyaya hakim olacak” demiş. Vatan gazetesinin dediğine göre Baba Vanga Amerika’ya dair de şu kehanetlerde bulunmuş:

“Amerika Birleşik Devletleri’nin 44’üncü başkanı (Yani George Bush’tan sonraki başkan) siyah olacak. Bu Amerika’nın göreceği son lider olacak. Çünkü siyahi liderin göreve gelmesinden kısa bir süre sonra ülke büyük bir ekonomik krize girecek.

2008 - 4 ulkenin 4 devlet baskanina suikast girisiminde bulunulacak ve bu 3.dunya savasinin baslama nedenlerinden biri olacak. dunyada surekli kargasalar yasanacak.
2008 için böyle bir kehanet buldum, gerçi 2008 henüz bitmedi ama yine de ilk okuduğumda epey ilginç bulduğumdan kopyalayayım haberi dedim... hadi hayırlısı


2010 - 3.dunya savasi baslayacak ve ekim 2014 yilina kadar surecek.
2011 - radyoaktif dalgalarinin yogunlasmasi yuzunden hayvanlar ve bitkiler yok olma noktasina gelecek. musluman ulkeler kimyasal savas ile avrupalilari yok edecek.
2014 - insanligin yarisi deri ve diger organlarin kanser hastaligi ile bogusacak.
2016 - avrupa nufusu yari yariya azalacak.
2018 - dunyanin yeni hakimi cin'e gececek ve ekonomik olarak cin cok guclenecek.
2023 - dunyanin yorungesinde hafif bir degisiklik olacak.
2025 - avrupa da nufus daha da azalacak.
2028 - tukenen petrol ve diger yeralti kaynaklarinin yerine yeni bir enerji kaynagi bulunacak.
2033 - Kutuplardaki buzullar tamamen eriyecek. Okyanus seviyeleri yükselecek.
2043 - musluman bir devlet yeniden avrupanin tek hukumdari olacak.
2046 - tedavi edilmeyecek organ kalmayacak. gelistirilern yeni buluslarla hatali, hastalikli organin yerine yenisi (birebir) yeniden yapilacak.
2076 - butun dunyada "sinifsiz" komunizm sistemi yerlesecek
2084 - tabiat kendini yenileyecek
2088 - İnsanları saniyeler içinde yaşlandıran bir hastalık türeyecek
2097 - Bu hastalığın tedavisi bulunacak. Çabuk yaşlanmanın önüne geçilecek
2111 - İnsanlar robotlara dönüşecek.
2130 - Su altında koloniler kurulacak
2154 - Hayvanlar yarı insan haline gelecek.
2167 - yeni bir din ortaya çıkacak
2170 - büyük bir kuraklık olacak.
2273 - Tüm ırklar birbirine karışarak yeni bir ırk ortaya çıkacak
2299 - fransiz partizanlar islam dinine karsi ayaklanacaklar.
2304 - ay'in sirri cozulecek
3797 - dunyanin sonu gelecek. baska bir gezegende insan yapimi yeni bir hayat baslayacak.