30 Haziran 2009 Salı

Forrest Gump


Filmin konusu, kullanılan renkler, müzikler, mekanlar ve oyuncularıyla bu sefer de imdb'deki 8.6'lık notu az bulduğum harika film. İzlerken aklımda pek çok ayrıntı vardı ama üstüne başka filmler izlediğimden şimdilik kayıplar... Film bitince defalarca izlediğim Yeşil Yol'daki gibi hissettim, sonradan baktığımda iki filmde de ortak Tom Hanks ile Gary Sinise'den kaynaklandığını farkettim...

Buradan sonrası ekşisözlük sayesinde hatırladıklarım... ( spoiler olabilir)

"life is like a box of chocolates,you never know what you're gonna get"

" jenny and me was like peas and carrots" (çeviride,köfte ve patates gibi)

"run forrest run" ve "stop forrest"

"a fruit company" (MAC)



Sözlükten bazı yorumlar:

güldüren,ağlatan,çok uzun olmasına rağmen çabuk bitti dedirten,süper soundtrack e sahip,insanda çok feci koşma isteği uyandıran film.

bu filmden cikarilabilecek bir ders de kiz ne kadar surtuk olursa olsun seven adam seviyor,bekliyor.

"böyle bir aşkı yaşayabilmek için aptal olmak mı gerekiyor" diyor insan izledikten sonra.

yaklaşık 2 saatlik soğuk savaş dönemi amerikan tarihi gösterimidir aslında. başkanlar, başlarına gelen suikast girişimleri, vietnam savaşı, getirdikleri götürdükleri, 68 hareketi, savaş karşıtlığı, sevişme yandaşlığı, uyuşturucu vs...

bir kelime, bir hal bize birşeyler hatırlatıyor. annesinin ölmeden önce dedikleri: "bu hayatta yapabileceğinin en iyisini yerine getirmelisin"

sizce kadere kimse karşı gelemez mi? forest gibi bir aptal karşı gelebilecek...
o bankta oturup otobüs beklemek yerine 2 blok ötesine yürüseydi, sizce bu hikayeyi dinleyebilir, o beyaz tüyün devinimini seyredebilirmiydik? jenny ve teğmen dan'in her yerde karşısına çıkışı yazgı mı sizce? size göre, forest yazgısına karşı gelen bir deli mi? yoksa yazgısını kendisi çizen sıradan bir adam mı...

ertesi gün televizyonda ,dün tanıştığım o iyi adamı gördüm (bkz: richard nixon) yüzü biraz asık gibi duruyordu(watergate skandalı)

forrest annesinin yetiştirme tarzından ve forrest'a acı gerçekleri çok farklı ve olumluya yorumlanması farz olan şekilde anlatmasından ve yorumlamasından ötürü pek de korkak olmayan ama salak diye anılan ve sırf bu yüzden normal bir okula bile gidemeyecek olduğu için annesi, ne yazık ki, fedakarlıkyapmak zorunda kalan bir insandır. asker olur, masa tenisçisi olur, savaşa gider, döner, balıkçı olur, büyük paralar kaldırır ve ünlü olur. hayat hikayesini anlatır insanlara bir otobüs durağında. azmi ile halletmeyi öğrenmiştir her şeyi ve o bitmek bilmeyen olumlu düşünme yeteneği ile.

askere gittiğimde sıkıntı yaşamamak için beynimi kışlanın önüne bırakıp girmem gerektiğini, içeride de mantık aramamam gerektiğini öğreten müthiş yapım

başkan j.f.k'nın "nasıl hissediyorsun?" sorusuna "çişim var" demesiyle gülümsetirken, kazandığı milyon dolarları gözünü kırpmadan ihtiyaç sahiplerine dağıtması, savaş esnasında teğmen dan dahil bir kaç arkadaşını ölüm pahasına kurtarması ve her şeyden evvel jenny'e olan büyük aşkıyla, zeka'nın her şey olmadığını, yürek büyüklüğünün daha önemli olduğunu göstermiştir forrest gump.

29 Haziran 2009 Pazartesi

Kirpi

Bir kaç gündür babam Kirpi diye bir filmi izleyelim deyip duruyordu, film yerli mi yabancı mı herhangi bir şey canlanmamıştı kafamda. Ancak bugün film başlarken kitap uyarlaması olduğu yazınca hatırladım yıllar önce babamın okuduğu Sulhi Dölek'in Kirpi romanını....

Film intikam almak üzerine ve defalarca izlenebilecek tipte bir komedi, şiddetle tavsiye edilir :) Roman da evde bir yerlerdedir tam yazlıklık diye tahmin ediyorum bulup okursam harika olacak...

28 Haziran 2009 Pazar

Osmanlı Cumhuriyeti

İlk duyduğumda çoğu komedi amaçlı çekilen Türk filmi gibi asla izlemem kategorisine soktuğum, fakat okula Zeki Alasya geldiğinde Recep İvedik'i kötülerken izlenebilir diye önerdiği bir film olunca merak etmiştim. Gerçi İvedik serisini gülerek izledim, ama Alasya'nın genel konuşmasını samimi bulduğum için bunu izlemeye karar verdim...

Film fragmanı ve Ata Demirer'in başrolde olması sebebiyle klasik türk komedi filmi gibi bir izlenim verse de aslında barındırdığı kara mizah sebebiyle böyle anlaşılmış. Kara mizah sevdiğimden bu filmi de sevdim...

27 Haziran 2009 Cumartesi

The Wrestler


Epeydir film izlemedim ama Samsun'a gelmemle beraber film izlemelerim de başladı :)... Oscar adayı olup izlememi bekleyen filmlerden biri de Güreşçi'ydi. Gerçi sahnelerine baktığımda pek izleyesimin gelmemesi bu kadar geç izleme sebebim oldu... Verilen 8.3'lük imdb puanı fazla kaçmış ama dövüş temalı filmleri sevmediğim için böyle düşünüyor da olabilirim :D Sonuç olarak isminden ve konusundan dövüş filmi olarak görülmesine rağmen içinde bolca duygusal sahne barındıran dramatik bir film...

22 Haziran 2009 Pazartesi

Boğaz !!

İstanbul'da cumartesi itibariyle FSM köprüsü bakıma alındı ve 2 şerit eksiltme yapıldı. Bugün de bakımın başladığı ilk haftaiçi günüydü, bugün karşıya geçmek zorunda kalanlar da birazCIK sıkıntı çekti yollarda...

Benim gidişte pek problem yoktu Kozyatağı'ndan 1. köprü çıkışı-Zincirlikuyu civarına yarım saat gibi bir sürede geldik, gerçi saat öğlen 1 buçuktu :) Bir de geçen bomboş 500T'lere 15-20 dk baktım ne güzel gidiyorlar diye hangimiz önce ulaştık 4Levent noktasına bilmiyorum tabi, 2. köprü deneyimi duymadım kimseden :D

Köprü üstünden geçerken çift katlı otobüsün üst katında en öndeydim ve boğaza öyle yüksekten ve geniş olarak bakmak acaip keyifliydi ve aklımdan geçirdim intihar etmek için köprüyü seçenler akıllıymış gerçekten, ki bence o manzara karşısında insan atlamaktan vazgeçer atlayanlar da gözlerini kapatıp atlıyorlardır kesin, neyse intihar korkunç da köprüden bir bungee jumping harika olurdu :p

Karşıdan dönüşüm ise tam bir eziyetti, Maslak'tan 17:20'de çıktık ve 1. köprü girişine geldiğimizde saat 7 civarındaydı ve benim eve gelişim de 20:05, yani 2 saat 45 dk'lık bir yolculuk yaşadım bugün sadece dönüşte....

19 Haziran 2009 Cuma

Su savaşları

Büyük şehirlerde herkesin evinde var bir mavi bidon değişik markalardan...
En son yaklaşık bir ay önce kapımızı yeni bir markayı tanıtmak için çaldılar, bir bidon su alana iki tanesi bedava ve yanında ayrıca küçük sular veriyorlar ve bidon da ücretsiz. Ne güzel :) Neyse su beğenildi ve suyu tanıtan çocuk da hemşeri çıkınca başladık bu suyu kullanmaya...

Bugünse yeniden kapı çalındı, kapıda yeni bir su markası ve etkileyici ses tonlu bir bayan... Satma stratejisi ise suyunuzu sürekli değiştirmeniz gerekiyor ile ilk aldığınız bidon suya bir de bedava veriyoruz...

Şu kullandığın suyun markasını arada değişitirin konusunun gerçek olduğunu duydum başka yerlerden, ama nedenini bilmiyorum. Neyse özetle büyük şehirlerde hazır yaz da gelmişken değişik kampanyalarla suyunu satma savaşı yaşanıyor, hadi hayırlısı...
Kampanyaların peşine mi gidersin yoksa kaliteli su en pahalısıdır diyerek Erikli mi alırsın? Bilemem, bizim evde suya anneannem karar veriyor :D

14 Haziran 2009 Pazar

Adalar

Haziran geldi mezuniyet kesinleşti madem İstanbul'da vakit geçireceğim diye bir adalar turlaması başladı....


Önce dayımla Heybeli'ye gidecekken bekleyen motor Kınalı-Burgaz yapacağından bir de onlara bakınıp gidelim dedik. Kınalı hep bina olunca beğenmedik ve inmedik, meğerse ada halkı fazla türkleşmediği için en az "bozulan" adalardan biriymiş. Sonra Burgaz'a gelince baktık yeşillik güzel, iki çay içip gelen vapurla Heybeli'ye geçtik... Heybeli'ye gidince yapılacak ilk iş iskelenin karşısındaki dondurmacıya uğramak, sonra da bisikletle bir ada turu yapılabilir. Bisiklet turunu tüm adayı turlayacak şekilde yapıyorsanız yokuş aşağı inerken dönen virajlara dikkat etmek gerek, şahsen ben 2006'da gittiğimde yuvarlanıp epey yaralanmıştım... Piknik alanı da güzel, karşında deniz ve adalar daha ne istersin piknikte...


Bu sene bölümdekilerle Büyükada'ya gittik, bisiklet kiralamayınca birazcık yorulduk piknik alanına gidene kadar, zaten yiyip içip, sahilde birer dondurma yiyip döndük. Yıllar yıllar önce teyzemle kiliseye çıkmıştık mum yakmıştık ama başka bir ayrıntı hatırlamıyorum, çok yorulmamın dışında :D


Bugün de EESTEC'çilerle Heybeli'ye gittik. İnternete yanlış tarifeleri koydukları için yarım saat Bostancı'da bekleyip tahmini varma süremden 50dk sonra tek başıma ulaştım adaya, hatta yarım saat de diğer motoru bekledim, ama nedense adada tek başıma bile olsa vakit geçirmeyi çok sevdiğimi b ay 2. kez adada bekleme yaparken anladım :). Neyse bu bekleme süremde öğrendiğime göre de iki tane "beach" varmış artık Heybeli'de, biri yeni açılmış ve rekabet yaratmak için yarı yarıya daha ucuzmuş :) Biz önceden ayarlandığı için eskisine gittik, deniz de öyle anlatıldığı gibi berbat değildi, idare ediyordu ve oldukça serin sulara sahipti...


Yakın zamanda tekrar Sedef adasına gidersem daha ayrıntılı olarak oradan da bahsederim...

3 Haziran 2009 Çarşamba

Tez sunumu ve mühendis olmak

Evet dün büyük gündü sonunda nasıl sunacağım diye stresini yaptığım tezimi sundum. Sunum çıkışı dışarı çıkmamız ve fakülte önünden ayrılmamız en az 1 saat sürdü ve fakülte çıkışında da defalarca tekrarladık birbirimize sorar gibi "Bitti!?" diye.... O anda Özer aklımıza getirdi artık işsizler ordusuna katıldınız diye, tabi o bitirmeden dolayı uzattı ya öğrenciliğin tadında hala :p

Tezimi ingilizce yazdım o nedenle de sunumda ingilizce oldu. Zaten normal bir sunuma doğru dürüst hazırlanmamış olan ben, bir de son günlerde sorun yaşadığım ingilizce ile uğraşmak zorunda kalınca korktum açıkçası... Ancak sunum hiç de korktuğum gibi olmadı, notlara bakmam gerekmedi. Gerçi baksam da hocalar anlamayacaklardı çünkü anlatırken duraklamadığım sürece sadece önlerindeki teze ya da not verecekleri kağıtlara baktılar :)

Sunum sonlara yaklaştıkça bir sevinç kapladı içimi, ama sunumum kısa sürmüştü -en son yaptığım prova gibi tahmin edersem- 12 dk civarında (aslında istenen minimum 15 dk'ydı), o nedenle Tayfun hoca sorun değil sadece biraz kısa diye uyardı moderatör olarak(= ).... Ve bunun üzerine sırayla soru yağmuruna tutuldum, sanırım sadece 1-2 tanesine doğru cevap verdim, o anda o kadar rahatlamıştım ki sonunda sundum diye ne sorduklarını bile hatırlamıyorum, zaten Ali hoca da yardımıma yetişerek İbrahim hocanın yokluğunu hissettirmedi, ben cevap vermeye çabalarken :) Soruları da başta bana sordular sonra da kendi aralarında tartıştılar. Artık sorular ve tartışmalar bittiğinde de Osman hoca çok yüklendiklerini düşünüp sen üstüne alınma konu çok ilginç merak ettiğim için soruyorum bilmeyebilirsin üzülme dedi. Sonra diğer sunumlar da bitti ve Cevdet hoca öncü olarak hepimizi tebrik edip başarılar dilediler....

Ve sonuç olarak artık ben bir mühendisim ....