31 Temmuz 2009 Cuma

Sihirli Oyuncakçı

Orjinal adıyla Mr. Magorium's Wonder Emporium, bu akşam Kanal D'deydi, TV'de ilk kez... Oldu bitti severim içinde sihir geçen kitapları (mesela Matilda), oyunları ( Simon diye bir büyücünün oyunu vardı küçükken en sevdiğim oyunlardan biriydi), dizileri(Sabrina, Heroes) ve filmleri... Bu film başta bol sihirli gibi dursa da sonra o kadar da umduğumu vermedi. Hatta acaba Roald Dahl'ın bir romanını mı filme çekmişler dedim ama değilmiş... Gene de gerek seslendirme Haluk Bilginer ve Özgü Namal, gerek de filmin renkliliği sayesinde film ortalamanın üstünde..

Film başlarken oyuncakçının sahibi işe alacağı muhasebeciye iki soru soruyor biri Fibonacci sayılarıyla ilgili, diğeri ise: Sosislilerin sosisi neden ekmekten büyüktür? Neden olabilir hadi tahmin edin hala beni okuyanlar var ise :)

Bir de Schweppes kısa film yarışmasının birincisi Signs filminde karşılıklı iş yerlerinde çalışan kızla erkek birbiriyle ellerindeki not defterine yazı yazarak tanışıp sohbet ediyordu, fikri sanıyorum ki buradan çalmışlar, bilmiyorum belki de rastlantıdır. Filmde çocukla muhasebeci de aynı yolla tanışıp kısa bir konuşma yapıyorlar...

Ayrıca filmde legoları görünce hatırladım kendi legoları.. Bu haftasonu çatıya çıkıp legolarımla oynamaya başlayabilirim :)

Yaşasın boşluk

30 Temmuz 2009 Perşembe

Uzun bir sene...


Yaklaşık bir yıldır kurtulmak için her gün, belki gün içinde birden çok kez dua ettiğimiz büyük sorun bir hafta sonra bitiyor, birkaç haftada da sonuçları alırsak umarım yaklaşık bir ay sonra bu bir senelik sıkıntıdan kurtulmuş olduğumuzu görüp rahatlayacağız. Bir yıl boyunca bilen insanlardan gelenler, gelemeyenler ya da belki de gelmeyenler oldu.. Ben gene uzakta olduğumdan çok farketmedim ama burdayken anlıyorum ve biliyorum ki birilerinin gelmesi iyi oluyor, kafa dağıtıyor

...işte böyle

29 Temmuz 2009 Çarşamba

The Sims yeniden

Küçükken en sevdiğim oyunlardan biri SimCity'ydi, ama sonradan çıkarılan üst versiyonlarını biraz da o zamanki ingilizcemin yetersizliğinden olsa gerek anlamamış ve zevk almamıştım. Taaki The Sims çıkana kadar... Hatırlıyorum o kadar bağımlı hale gelmiştim ki liselere giriş sınavına hazırlanırken bile molalarımı The Sims'le değerlendirirdim, 15'er dk'lık sims molaları :D

Sonradan The Sims'in çıkan eklentilerini alıp yüklemeye başladım, bir süre de öyle idare ederken bilgisayarımızın çalıştırmaya gücünün yetmediği Vacation serisi çıktı ve ben Sims'i bıraktım. Sonradan The Sims 2 çıktı, onu hatırlamıyorum bile oyunlara ilgimi kaybettiğim döneme rastladı biraz...

Ama şimdi günlerdir saatelerce başından kalkmadan The Sims 3 oynuyorum, gerçi bugünden itibaren sınırladım kendimi yoksa oyun toptan gidecek elden, evdekiler şikayetçi benim iptal bir halde ekrana bakmamdan :p

The Sims 3'ün en büyük yeniliği Simslerin yaşlanmaları, gerçi ben pek sevmedim bu işi bir iksir olsa da yaşlanmasın ölmesin simslerim diyorum. O kadar uğraş, eğit, arkadaş et, işinde yükselt, aşık et, evlendir, tam zenginim dediğinde simin yaşlansın yavaş hareket etmeye başlasın bir süre sonra da ölsün. Aslında biraz daha gerçek hayata yaklaştırmışlar ama bu kadar hızlı da yaşlandırılmaz ki...

Diğer sevdiğim özelliği de kendi küçük tarlanı kurup orada yetiştirdiğin kaliteli sebze ve meyvelerle yemek yapabilmen...

Şimdilik bir süre The Sims yasaklısı olarak normal hayata döndüğümden blogta paylaşabildim, böyle upuzuun bomboş vakti olanlara önerilir :)

28 Temmuz 2009 Salı

Oyunlar


Son bir haftadır önce Red Alert 3, sonra da The Sims 3 oynamaktan bilgisayar başından kalkmamaya başladım.... Yıllardır bilgisayarda oyun oynamıyordum, sanırım birazCIK özlemişim :D Resimdeki de RA3'ün yeniliği Yuriko...

24 Temmuz 2009 Cuma

Güneşin Oğlu

Filmi izlerken anladım ki bir projede Haluk Bilginer varsa ne kadar saçma sapan da olsa onu kesinlikle beğeniyorum... Sanırım ilk Eyvah Babam dizisinde tanımış sonra da Tatlı Hayat dizisi ile sevmiştim, sonradan oynadığı filmlerden izlediklerimin hepsini de sevdim hatta oynadığı ya da seslendirdiği reklamları da, yani sonunda türk oyunculardan sevdiğim birini buldum :). Biraz türk filmi takılırsam eminim başkalarını da bulurum... Bu arada Devrim Arabaları'nı da hala izlememiş olduğumu farkettim, onu da yakında izlesem iyi olacak...

17 Temmuz 2009 Cuma

Sweet November

Charlize Theron ile şimdiye kadar hiç bir filmini sevemediğim Keanu Reeves'in başrollerinde oynadığı romantik komedi filmi... Özellikle son günlerde izlediğim filmleri beğenmediğimden midir, yoksa filmin gerçekten eğlenceli olmasından mı bilemiyorum filme bayıldım :) Özellikle keyifli vakit geçirmeye ihtiyacı olan herkese tavsiye ederim.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Synecdoche, New York

İlk bir saatlik bölümü üç saat gibi gelmesine rağmen, annemin izleyeceğim demesiyle 2. parçaya devam etmeme ve filmi bir kerede (yer yer gözlerimi açık tutmakta zorlansam da) bitirmemle sonuçlanabilmiş, !f İstanbul'dan adını duyduğum film.
İnternette bulduğum iki yorum ... (sanırım neden imdb'de 7.5 notunu alabildiğini açıklıyor)
Philip seymour hoffmann tartışmasız en iyi karakter oyuncularından bir tanesi. film başarılı bir tiyatro yönetmenin, çevresi kalabalık bir yönetmenin nasıl yalnızlaştığı, ailesini nasıl kaybettiği ve kendini kanıtlamak için nasıl yıllarca aynı mücadeleyi verdiğini dramatik ve ağır bir dille aktarıyor. dram türü sevenler için bir başyapıt sevmeyenler için rezalet olabilir.
20'li yaşlarda birşey ifade etmeyebilir ama 30+ için baş ucu filmi aynı zamanda.

Sonuç olarak ben sıkıldım izlerken.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

2 film birden :p

Klasik yazlık akşamı yaptık film izledik, ilkinde 6 olan izleyici sayısı ikincide yer yer 2'ye kadar düştü....Filmlerimiz ise Mahsun'un 2. filmi Güneşi Gördüm ile Alfred Hitchcock'un 1935 yılında yaptığı 39 Basamak filmleriydi...
Güneşi gördüm'ü ingilizce altyazılı izledik, başta söylenenleri anlamayınca altyazı anlamaya yardımcı oldu, pek konsantre olamadık ya da film fazla güzel değildi böyle kalabalık izleyince anlayamadım :) Ama ilk filmdeki gibi gene çok güzel yakalanmış görüntüler var... Afiş de bobiler.org'taki değiştirilmiş onlarca afişten biri


39 basamak'ın konuya girdikten sonraki bir yarım saatini izlemedim, ama kardeşim ve kuzenimin
sayesinde toparlasam da pek anlam ifade eden bir film olmadı benim için, 39 basamak'ın daha
gizemli bir şey çıkmasını ve sonunun da ilginç olmasını beklerdim :D

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Rebecca

Imdb'de 8.4 puan aldığı ve Alfred Hitchcock filmi olduğundan dolayı büyük bir heyecanla izlemeye başladığımız ama özellikle son yarım saatinde bitmek bilmez bir hal alan 1940 yapımı film... Renkli olsaydı eminim beğenirdim ama hem renksiz hem uzun hem "action" yok sıkıldık...

The Big Lebowski

Uzun zamandır merak edip, bugün televizyonda görünce türkçe dublajlı olarak izledim... Sanıyorum ki orjinal olmamasından dolayı sürekli geçen "lanet olsun", "kahretsin", "ahbap", "dostum" kelimeleri ile öğle vakti izlemem filme konsantre olmamı ve filmi sevmemi engelledi ya da gerçekten sevmeyeceğim bir film.. Buna karar veremedim :)