



Tekrar izlediğimde ilgimi çeken noktalar

Epeydir merak ediyordum, filmin adında alışverişkolik geçince dedim herhalde bir sürü güzel kıyafet-ayakkabı görüp alışveriş yapasım gelecek, ama öyle olmadı. Hiç de Devil Wears Prada tarzı bir film çıkmadı. İzledikten sonra da aklımda kalan ise; kıza bak salaklık yaparak işe giriyor, işinin alanında birden çok tanınıyor ve her yaptığı salaklıkla takdir görüyor bir de üstüne patronunu sevgili yapıyor oldu. Filmdeki en sevdiğim replik ise :
"When I shop, the world gets better, and the world is better, but then it's not, and I need to do it again."









Baktım ki bloga yazı yazasım gelmiyor hiç, aklıma geleni facebook'ta iletilere ya da notlar bölümüne yazıyorum ya da bazen internetsizsem kağıda....
Şimdi bari fb ve ff 'den daha kalıcı olsun diye buraya toparlayayım ordakileri dedim...
23 Ekim'de Yılmaz Özdil'in yazısıyla Mümtaz'er Türköne 21 Ekim Akşam gazetesindeki röportajda "'Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Yani Apo'ya paşa rütbesi verilebilir. Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum'" dediğini öğrenmişim..!
24 Ekim günü 25 ve 26 Ekim'de doğan arkadaşlarımızın doğum günlerini kutlamışız, 25 Ekim'de "Mobile and Personal Communication Systems" dersinin projesi için öneri yazısı hazırlamışız... 27 Ekim kardeşimin doğumgünü için sabah uzaktan mesajla akşam da konuşarak kutlamışım, ne çok doğan var bu aralar :)
Sonra havaların 28-29 dereceye ulaştığı haftasonundan sonra havaların soğumasıyla beraber domuz gribi vakaları artmaya başladı, hatta hangi gündü hatırlamıyorum gazetenin çoğu domuz gribiyle dolu olup yeter artık dedirtti. Sonra bir yazı gördüm C vitamini ve sık sık el yıkamayla 5 yıldır grip olmuyorum diye, ne güzel dedim, yazının tamamı burda...
29 Ekim Cumhuriyetimizin kuruluş kutlamaları tüm Türkiye'de... Belki en yoğununun yaşandığı İstanbul'dayım, ama biraz da grip korkusundan olsa gerek evde camdan bando seslerini dinlemekle ve televizyondan izlemekle sınırlı kalıyor. Böyle olunca da bu sene o coşkuya pek kapılamıyorum, seneye fener alayına katılmak, bir ağızdan marşlar söylemek ve boğazdaki havai fişek gösterilerini izlemek üzere diyorum...
30 Ekim'de bu sene 20.si düzenlenen Efes Pilsen Blues Festival'e gidiyorum ilk kez, sırasıyla Ray Schinnery, Terry Evans and Band, Shemekia Copeland çıkıyor. Tek ilginç gelen insanların başta umursamaması ve konsere yemek yemeye gelmiş gibi dışardaki standlarda durup sandviçlerden yemeleriyle konsere geç teşrif etmeleriydi. Festivalse güzeldi ama inanılmaz, gene gitmeliyim, keşke bitmese duygularını getirmedi bana. Nedense çok umutlu gittiğim konserler genelde böyle oluyor, yanılmıyorsam üç yıl önce gittiğim Goran Bregoviç konseri de aynı hisleri vermişti... 31 Ekim'de de asıl günü 2 Kasım olan doğum gününü kutlamak üzere solistli, dansözlü bir fasıla gittik, baya eğlendik iyi ki doğum günlerini kutluyoruz dedirtti bu peşpeşe doğum günleri :).. Ayrıca 31 Ekim'in cadılar bayramı olması sebebiyle, o günden sonra değişik ülkelerden cadılar bayramı fotoğrafları (geçen seneki kadar yoğun olmasa da) albüm albüm paylaşıldı fb'ta...
Back to reality....
Şu günlerde en popüler konulardan biri de GDO yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar... Bu konuda yazılan Melih Aşık, Yılmaz Özdil yazıları... Gerçi bugünkü gazetelerde tarım bakanının açıklamaları çıkan yasanın halkı korumak için olduğu yönündeydi, göreceğiz...
Sanıyorum ki Türk milletine yılbaşı hediyesi olarak doğalgaza %70 zam yapılması düşünülmüş, o kadar olmasa da yeni zamları göreceğimizi hissedebiliyoruz kış gelirken...
Dün beğendiğim bazı yazılar da şöyle
Güneri Cıvaoğlu'ndan... Domuz gribine karşı “3 emir”
1- Catch it (Virüsü yakala) Hapşırırken ya da burun temizlerken, kâğıt peçete dar açılı kullanılacak ve hemen kapatılacak. Böylece virüs yakalanmış oluyor.
2-Beat it (Kâğıdı buruşturuyorsunuz ve virüsü yeniyorsunuz.)
3- Kill it (Çöp kutusuna atarak onu öldür.) Havlu değil, kâğıt mendil kullanmak çok önemli.
El yıkadıktan sonra da öyle.
Günü Burak Kut ile Britney Spears'ın geri dönüşünü simgeleyen klip'le bitirdik dün ben de yazıyı bitireyim öyle...