27 Şubat 2011 Pazar

Despicable Me (2010)


Universal Pictures tarafından hazırlanmış animasyon film, daha ilk dakikalarında kendisini sevdiriyor. Uçuk ve kötü kalpli hırsız Gru(Steve Carell) çaldığı onca acaip ve büyük şeyden sonra, Mısır Piramidini çalan hırsız Vector'u(Jason Segel,HIMYM'daki Marshall) geçebilmek için Ay'ı çalmaya karar verir ve öksüz küçük kızları evlat edinir. Ancak bu küçük sevimli çocuklar Gru'yu değiştireceklerdir.

Özellikle animasyondaki küçük kızlar ile Gru'nun çalışanları olan küçük sarı Minion'lar çok sevimliydi. Sıcacık, müzikleriyle moral yükselten, arada kahkaha attıran ve özellikle bu kötü havalarda izlemesi iyi giden başarılı bir animasyon...

26 Şubat 2011 Cumartesi

Black Swan (2010)

Kuğu Gölü balesinin yönetmeni Thomas(Vincent Cassel), birbirine zıt karakterli beyaz ve siyah kuğuyu beraber canlandırabilecek yeni baş balerin olarak Nina(Natalie Portman)'yı seçer. Ancak saf  beyaz kuğu gibi olan Nina siyah kuğu olurken içindeki karanlık taraf ortaya çıkar, çift kişilikli bir hal alır. Kendi iç çatışmalarının yanında bir yandan da kendi yerini almak isteyen diğer dansçı Lily (Mila Kunis) ile mücadele edecektir.Filmin yönetmeni Darren Aronofsky, önceki filmlerinde olduğu gibi iç karartıcı-karanlık hayatları çarpıcı ve büyüleyici şekilde veriyor. Portman'sa  Nina'yı gerçek Nina'ymışcasına gerçekçi oynuyor.

Ayrıca, Siyah Kuğu'yu izlerken daha önce izlediğim bale temalı film Billy Elliot gibi baleye olan sevgim canlandı, filmden sonra güzel bir bale gösterisi bulup gitmeli düşüncesi geride kaldı.

25 Şubat 2011 Cuma

The King's Speech (2010)

Film, kekeme kral adayının(Colin Firth), çeşitli uzman ve doktorlardan her tür diksiyon dersini deneyip, en sonunda bu konuda uzmanlığı bile olmayan, hatta ofisinde sekreteri bile olmayan ve garip kurallar koyaan bir adamdan diksiyon dersi almasıyla gelişenleri ve Kral oluşunu anlatıyor. Film sakin gidiyor, dram ağırlıklı ama aralarda güldürmeyi başarıyor.

Hareketli film bekleyerek izlenmemesi gereken, sakinliğiyle keyif veren, oyunculuklarıyla sevdiren Kral 6. George'un gerçek Kral oluş hikayesi... Ayrıca bu filmin ardından, filmin yönetmeni Tom Hooper'ın gelecek işleri merak uyandırıyor. Unutmadan, filmin 12 dalda Oscar(bakalım bu hafatsonu kaçını alacak) ve 14 dalda Bafta(6'sını aldı) adaylığı var.

24 Şubat 2011 Perşembe

Aşk Halleri

Çocukluğumda okuduğum "Küçük bir kız .. yaşında" serisi hikayelerinin yazarı Nezihe Meriç'in yazdığı "Yandırma" ve "Gülün İçinde Bülbül Sesi Var" öykülerinden Hülya Karakaş tarafından uyarlanmış oyunun müzikleri Neşet Ertaş'tan...

İçinde her yaştan insanın çeşitli aşk hikayelerini-aşk oyunlarını barından küçük öykülerin, harika oyunculuklarla sergilendiği oyun, İstanbul Şehir Tiyatrolarında sergilenmekte.

İzlerken ufak öykülerin içinde mutlaka tanıdık bir şeyler bulup, bazen müziklerin etkisiyle tüyleri diken diken eden, oyun bitince de tek tek emeği geçen herkesi tebrik etme isteği uyandıran başarılı oyunu kaçırmamak gerek.

Oyuncular: Sevil Uluyol(yazar rolünde, dış ses veriyor), Cemal Ahhan Şener(zayıf uzun erkek), Burcu Çoban, Pınar Aygün, Nazan Yatgın, Nurdan Kalınağa(kendi de sesi de güzel kız), Caner Bilginer, Eftal Gülbudak(uzun gri saçlı adam), Ömer Barış Bakova, Hülya Karakaş

19 Şubat 2011 Cumartesi

Soul Kitchen (2009)

Fatih Akın'ın Hamburg'da çektiği filmde, iyi yemekten anlayan ama müşterilerinin isteği üzerinde sağlıksız kızartma-hamur işi yemekler sunan Yunan asıllı bir Alman(Zinos), Soul Kitchen adlı restoranına, huysuz ama birinci sınıf bir şef (Birol Ünel) alır. Ancak Zinos'un Çin'e giden sevgilisi, dükkanını satın almak isteyen eski arkadaşı ve hapisten çıkan abisiyle başı sürekli derde girecektir. Filmin kısa bir yerinde Uğur Yücel, bel fıtıkçı Kemal rolünde güldürüyor.

Filmde hayatı iniş çıkışlar içinde geçen Zinos'u izlerken izleyicinin moralini de indirip çıkarıyor, ama geride mutluluk bıraktırıyor. Müzikleri, mekanları, oyunculuklarıyla, konusu ve işlenişiyle harika bir film. Özellikle ne tip bir film izlesem de içinde her tür şey olsun diye düşünenlere tavsiye edilir.

18 Şubat 2011 Cuma

Doğum Günü Partisi


İstanbul şehir tiyatrolarının sitesinden alıntıyla giriş yapacak olursam, "Nobel ödüllü Harold Pinter'ın başyapıtı, hem eğlence hem gerilim dolu bir oyun. Bir sahil kasabasında yaşayan karı(Meg, Julide Kural) koca(Petey, Bahtiyar Engin) ve pansiyonlarının tek müşterisi olan bir genç adam(Stanley).. Dışarıdan gelen iki adam(Mccann ile Goldberg) ve orada yaşayan bir genç kız(Lulu, Özge Borak)... O gün doğum günü olmayan Stanley için bir doğum günü partisi düzenlerler. Ve korkunç eğlence başlar."

Geçen yıl Kabare oyununda oyunculuğuna bayıldığım Mert Turak'mış Mert Tanık burada Mccann'ı canlandırırken, Stanley rolündeki Yıldıray Şahinler ise aynı zamanda bu oyunun yönetmenliğini yapıyor. Bileti alma da etkili olabilecek bir isimse Goldberg'ü oynayan Cem Davran.. Oyunculardan bir tek Jülide Kural'ı -büyük ihtimalle- oynadığı karakter yüzünden sevmedim, çok yapmacık geldi. Gene de yer yer gülüp yer yer sıkılıp daldırıp götürse de izlenebilir bir oyun.

15 Şubat 2011 Salı

Love and Other Drugs (2010)

Başrollerinde Jake Gyllenhaal ile Anne Hathaway oynadığı, Laily(Prozac)-Pfizer(Viagra) kapışmasının yaşandığı iş ortamında parkinsonlu kız ile ilaç satıcısı oğlanın ilişkilerini anlatan romantik komedi türünde, ama en çok filmdeki çıplaklıkla gündeme gelmiş bir film. Bir de bol miktarda Budweiser ve Pfizer reklamı içeriyor. 

Fazla beklenti olmadan izlenince, özellikle de Hathaway ile Gyllenhaal sevilince, beğenilecek bir film.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Due Date (2010)

Eşinin doğumuna yetişmek için Atlanta'da bindiği uçaktan inmek zorunda kalıp, Los Angelas'a uzanan hem mesafe hem de çektikleri açısından uzun bir yol macerasına giren zavallı Peter(Robert Downey Jr.)'ın başına gelenleri izliyoruz filmde. Bu yolculuğun eziyet sebebi ise yol boyunca ona eşlik eden baş belası Ethan(Zach Galifianakis)'dır.

Hangover filminin yönetmeni tarafından çekilmiş ve başrol oyuncularından Zach Galifianakis da Hangover'la ortak olunca, Hangover2'yi bekleyenleri oyalamak için vizyona girmiş gibi de hissettiriyor.

Boş vakit doldurmak için evde izlenebilecek, zaman zaman güldüren bir film.

13 Şubat 2011 Pazar

Never Let Me Go (2010)

Kazuo Ishiguro'nun romanının, Robin Williams'ın başrolünde oynadığı One Hour Photo filminin yönetmeni Mark Romanek tarafından çekilmiş filmi.

Film, katı kuralları olan yatılı bir okulda başlıyor, bu okuldaki çocuklara uygulanan katı kuralların sebebi ise iyi eğitim değil, onların büyüdüklerinde sağlıklı organ donörleri olması... Bu çocukların kaderi büyüdüklerinde bir meslek sahibi olup normal bir yaşam sürmek değil, organlarına ihtiyaç olacak günü bekleyip bir kaç bağıştan sonra genç yaşta ölmeleridir.

Etkileyici konuyu, mükemmel oyunculuklar, pastel tonlarındaki mekanlar, güzel kostümler ve sakin müzikleriyle birleştiren güzel bir film.

Ancak okuduğum yorumlara göre konu filmde çok eksik kalmış, meşhur roman okunmalıymış. Okuyalım o zaman :)

4 Şubat 2011 Cuma

Dinner for Schmucks (2010)

Meet the Fockers, Austin Powers serileri, Meet the Parents gibi filmlerin yönetmeni Jay Roach'tan, Fransız orjinali "Le Diner de Cons"un Hollywood versiyonu olan bir absürd komedi.

Konusu, çalıştığı büyük şirkette analiyst olduğu için ezilen Tim(Paul Rudd)'in bir toplantıda patronun gözüne girer ve şirkette üst düzeylerin katıldığı bir yemeğe davet edilir. Ancak bu yemeğin özelliği, katılanların yanında saf-acaip birini getirmesi ve bu sayede o kişilerin salaklarına gülüp eğlenmektir. Tim de tam bu yemeğe uygun birini bulur, ölü fareleri toplayan bir adam, Barry(Steve Carell)... Bu yemeğe gidene kadar çevresindeki acaip insan sayısı artan Tim'in başına bir sürü garip olay gelir. 

Bir yerden sonra filmde her şey kötü gitmeye başladıkça daha kötü ne olabilir diye düşündürüp sinir bozsa da sonuyla toparlayan, sinemada izlemeye gerek olmayan ama evde izlenebilecek bir film.