28 Ocak 2010 Perşembe

Elegy

Vicky Cristina Barcelona'yı izledikten sonra Penelope'nin filmlerinden izleyebildiğim kadar çok izlemeye karar vermiştim ve bir önceki filmi olan Elegy aklımdaydı. Nihayet sıra geldi Elegy'ye, çoğu filmde olduğu gibi bunda da konuyu bilmeden izlemeye başladım...
Bir üniversitede profesör olan sanata meraklı çok yönlü bir adam ile Pulitzer ödüllü şair arkadaşının yaşlılık üzerine sohbetiyle başlıyor ve ara ara bu sohbetlerle film anlamlanıyor. İki adamın ortak yönü kadınlara olan düşkünlükleri, her erkek öyle değil mi zaten sadece burda açıkça ifade ediyorlar diye düşündürüyor garip gelmiyor. İzlerken zaman zaman bu adamlar kim gerçekte kaç hayatı birarada yaşıyorlar kimle evliler kaç tane sevgilileri var gibi anlamsız konulara kafa yorunca ne oluyor bu filmde dedirtiyor. Ancak bir noktadan sonra karmaşık ilişkileri çözüp daha psikolojik durumlara odaklanınca filmin güzelliği ortaya çıkıyor, belki ikinci kez izleyip ilk yarıdaki kafa karışıklıkları çözülüp film daha keyifli izlenebilir ya da kitabı daha güzel olabilir bilmiyorum, sonuç olarak filmi beğendim.

Bir de annemin dikkat ettiği bir nokta Cruz film başından yanlış hatırlamıyorsam kısa saçlı haline kadar parmağında sürekli bir aynı yüzük vardı. Bu ve bunun gibi anlayamadığım ama elbet bir anlamı olan ayrıntılarla dolu bir filmdi. Sevdiğim diyalogları çıkarabilmek için de 2. kez izlemem gerek...

Hiç yorum yok: