9 Mart 2010 Salı

Veda (2010)

Televizyondaki tanıtımlarını gördüğümde mutlaka sinemada izlemeliyim dedim ve bu kararımda gene yanılmadığımı gördüm. Zülfü Livaneli mükemmel film çekmiş(görüntü yönetmeninin de hakkını yememek lazım), diğerlerini de en yakın zamanda izleme kararı aldım. Hikaye Mustafa Kemal'in başyaveri Salih Bozok'un kaleminden ele alınmış şekilde anlatılıyor, ki hiç aklımda kalmamış bir insan ve zaten filmdeki durumuna baktığımızda Atatürk'ün hayatını mahveden insanlardan biri olarak görüyoruz.

Görsel olarak bakıldığında fotoğraf karesi gibi sahneler, harika kostümler(52 terzi çalışmış az değil), aksesuarlar (3 şapka, 6 ayakkabı ustası tarafından hazırlanmış) göz kamaştırıcı.


Oyunculardan özellikle 6-7 yaşlarındaki Mustafa'yı oynayan Fikret Kagan Olcay mükemmeldi. Hatta çoğu sahnede duygulanmayı olaylar ve replikler değil, oyunculuklar verdi. Sadece neden bilmiyorum Sinan Tuzcu'yu Mustafa Kemal olarak görmekte epey zorlandım, kötü rol yapmıyordu sanki ama orada göremedim, bir sorun vardı. Zübeyde Hanım içinde Dolunay Soysert'in yanında bir de yaşlı oyuncu kullansalarmış daha iyi olurmuş. Özge Özpirinçci'nin oynadığı Fikriye Hanım'a bu filmde bayıldım; bazı kitaplar Latife Hanım 'ı haklı gösterir, burada Fikriye Hanım haklı ve ezilen rolünde, gerçekleri bilemeyiz ama buradaki anlatım daha gerçekçi geldi bana ve Fikriye Hanım'ı sevdim.

Filmde Mustafa Kemal'in gerek birden sahneye atılıp Zeybek oynaması(gerçi Sinan Tuzcu'nunki bana da bir garip geldi), gerek insanların hayal olarak görebileceklerini yapacağım diye anlatıp yasa olarak yazdırdığı sahnelerde çevresindekilerin şaşkın, hatta Paşa delirdi mi bakışları çok keyif verdi bana, asla asla dememek gerek.....

İzlerken ah dedim, Seda (Bayındır Uluskan) hocanın derste Mustafa Kemal'i anlattığı şekilde(bir yandan yaptığı devrimleri, yenilikleri, yoktan var etmelerini anlatırken diğer yandan insan olmanın gereği hatalarını, yanlış insanlara güvenmesini ve diğer taraftan renkli kişiliğini anlattığı şekilde bir toparlayıcı paragraf olsaymış.

Ve hayatımda ilk kez film bitiminde alkışlandı, bir de sonda öylesine duygulu bir dış ses olsaymış seyirciler filme saygının yanında bir de ağlamaktan yazıların sonuna kadar yerinden kalkmayacağı şekilde bitseymiş daha güzel olurmuş diye düşündüm...

Hiç yorum yok: